Matematik, geometri, türkçe, fizik, kimya, biyoloji, ygs, lys, kpss, online ders, sınav soruları, sınav notları, ders notları, sınav soruları indir, ders videoları

Salı, Kasım 11, 2014

Anlatım Bozuklukları

Dilin temel görevi, insanlar arasında anlaşmayı sağlamaktır. Anlatılmak istenenler, dilin kurallarına uygun olarak açık, yalın, anlaşılır bir biçimde ifade edilirse anlaşma tam olur. Aksi takdirde; yanlış anlaşılmalar, söyleyiş yanlışları ve anlatım bozuklukları ortaya çıkar. Anlatım bozukluklarını önlemek için; cümlede yer alan sözcüklerin, sözcük öbeklerinin ve öğelerin hem anlam hem de dilbilgisi bakımından birbiriyle uyum içinde olmasına dikkat edilmelidir.

Kısacası, cümleyi oluşturan sözcüklerin eksik veya fazla olması, sıralarının karıştırılması, aralarındaki bağlantıların yanlış kurulması ve dilbilgisi kurallarına uygun olarak kullanılmaması anlatım bozukluklarına yol açar. Dolayısıyla bir cümlede bulunan anlatım bozukluğunu bulmak ve bu bozukluğun nedenini söyleyebilmek için anlam ve dilbilgisi kurallarının bilinmesi gerekmektedir.

Buna göre anlatım bozukluklarını şu iki ana başlık altında inceleyebiliriz:
A. Anlamsal Anlatım Bozuklukları

1. Gereksiz Sözcük Kullanımı

Aynı kavramı veya varlığı karşılayan birden fazla sözcüğün, işlevi olmayan bir sözcüğün veya ekin aynı cümlede kullanılması anlatım bozukluğuna neden olur. Ayrıca bir sözcüğün anlamının aynı cümlede başka bir sözcük içinde bulunması da anlatım bozukluğuna yol açar. Bu tür anlatım bozuklukları genellikle, aynı sözcüğün Türkçesinin yabancı dillerden gelen karşılığıyla aynı cümle içinde kullanılmasıyla oluşur.

Birbirimizin fikir ve görüşlerine saygı duymalıyız.

Bu cümlede, “fikir” ve “görüş” sözcükleri aynı anlama geldiğinden, gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu yapılmıştır.

Ben merhameti de acımayı da dedemden öğrendim.

Bu cümlede, “merhamet” ve “acıma” sözcükleri aynı anlama geldiğinden, gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu yapılmıştır.

Dün akşam fotoğraflara bakarken aklıma eski geçmiş günlerim geldi.

Bu cümlede, “eski” ve “geçmiş” sözcükleri eşanlamlı değildir. Ancak “geçmiş” sözcüğünün içinde “eski” anlamı var olduğundan, cümlede “eski” sözcüğünün kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmıştır.

Onunla aramızdaki görüş ayrılığının sebebinin neden kaynaklandığını hâlâ anlamış değilim.

Bu cümlede, “sebep” ve “neden kaynaklandığını” sözcükleri aynı anlama geldiğinden, gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu yapılmıştır. Bu cümledeki anlatım bozukluğu, cümle “Onunla aramızdaki görüş ayrılığının neden kaynaklandığını hâlâ anlamış değilim.” şeklinde düzeltilerek giderilebilir.

Sınavdan düşük not almasının nedeni, derslerine günü gününe çalışmamasındandır.

Bu cümlede, “çalışmamasındandır” sözcüğündeki “-dan” durum ekinde “neden” sözcüğünün anlamı bulunduğundan, bu durum gereksiz sözcük kullanımına yol açmıştır. Bu cümle, “Sınavdan düşük not almasının nedeni, derslerine günü gününe çalışmamasıdır.” veya “Sınavdan düşük not alması, derslerine günü gününe çalışmamasındandır.” şeklinde düzeltilebilir.

Annem, ilk konuşmaya başladığım zaman üç yaşında olduğumu söyledi.

Bu cümlede, “konuşmaya başladığım zaman” söz öbeğinde “ilk” sözcüğünün anlamı bulunduğundan, bu durum gereksiz sözcük kullanımına yol açmıştır.

Usta sanatçı, son yapıtını, yaşamında edindiği deneyimlerinden yola çıkarak kaleme almış.

Bu cümlede geçen “deneyim” sözcüğünün tanımı, “kişinin belli bir sürede veya yaşamı boyunca edindiği ilgilerin tamamı”dır. Bu durumda, cümledeki “yaşamında edindiği” sözü gereksiz kullanılmış ve anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Bu cümle, “Usta sanatçı, son yapıtını, deneyimlerinden yola çıkarak kaleme almış.” şeklinde düzeltilebilir.

Maçın oynanacağı gün yaklaştıkça, futbolculardaki heyecan gittikçe artıyordu.

Bu cümlede, “yaklaştıkça” sözcüğünde “gittikçe” sözcüğünün anlamı bulunduğundan, bu durum gereksiz sözcük kullanımına yol açmıştır. Bu cümle, “Maçın oynanacağı gün yaklaştıkça, futbolculardaki heyecan artıyordu.” şeklinde düzeltilebilir.

Her yaz buraya gelmekteki amacım, yılın yorgunluğunu biraz olsun üzerimden atabilmek içindir.

Bu cümlede, “amaç” sözcüğünün anlamı “için” sözcüğünde bulunduğundan, bu durum gereksiz sözcük kullanımına yol açmıştır. Bu cümle, “Her yaz buraya gelmekteki amacım, yılın yorgunluğunu biraz olsun üzerimden atabilmektir.” ya da “Her yaz buraya gelmem, yılın yorgunluğunu biraz olsun üzerimden atabilmek içindir.” şeklinde düzeltilebilir.

Aşağıda, aynı anlama gelen sözcüklerin bir arada kullanılmasından kaynaklanan anlatım bozukluklarını içeren cümleler yer almaktadır. Bu cümlelerde aynı anlama gelen sözcükler ayraç içinde gösterilmiştir.

Mahallemizdeki varlıklı ve zengin insanlar, fakirlere her zaman yardım ederdi, (varlıklı = zengin)
Sınavın başlamasına henüz daha yarım saat var. (henüz = daha)
Bu problemi çözmek için başka bir alternatif seçeneğimiz yok gibi. (alternatif = seçenek)
Yaşamınızdaki monotonluktan kurtulmak için, örneğin birkaç arkadaşınızla piknik yapabilirsiniz mesela. (örneğin = mesela)
İşçiler, bu maden ocağında oldukça güç ve zor şartlar altında çalışıyorlardı. (güç = zor)
Gerçek sanatçı, yapıtlarıyla ilgili eleştiri ve tenkitleri dikkate almalıdır. (eleştiri = tenkit)
Konsere yaklaşık on bin civarında müziksever katılmış. (yaklaşık = civarında)
Aşağıda, bir sözcüğün anlamının aynı cümle içinde başka bir sözcükte bulunmasından kaynaklanan anlatım bozukluklarını içeren cümleler yer almaktadır. Anlatım bozukluklarının açıklaması ayraç içinde gösterilmiştir.

Okulun basketbol takımında, boyu en kısa oyuncu bendim. (Cümlede, “boyu” sözcüğünün anlamı “kısa oyuncu” sözünde vardır.)
Son yıllarda ülkemizde üretilen birçok ev eşyası dışarı ihraç ediliyor. (Cümlede, “dışarı” sözcüğünün anlamı “ihraç ediliyor” sözünde vardır.)
Yardımsever insanlar, karşılıksız bağışlarıyla, yoksul öğrencilerin okumasına katkıda bulunuyor. (Cümlede, “karşılıksız” sözcüğünün anlamı “bağışlarıyla” sözünde vardır.)
2. Yanlış Anlamda Sözcük Kullanımı

Anlam veya yazım bakımından birbirine yakın olan sözcüklerin, birbirlerinin yerine kullanılmasından kaynaklanır. Bu tür anlatım bozukluklarını fark edebilmek için sözcüklerin anlamlarına ve kullanım alanlarına dikkat etmek gerekir.

Sayın seyirciler, bültenimizi çok üzgün bir haberle noktalıyoruz.

Bu cümlede, “üzgün” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü “üzgün”, “üzülmüş, üzüntü duymuş” demektir ve insan için kullanılır; dolayısıyla cümledeki “üzgün” sözcüğü “haber” sözcüğünün sıfatı olarak kullanılamaz. Bu cümlede anlatılmak istenen “haber”in “üzüntü verdiği, acıklı olduğu”dur. Bu nedenle “üzgün” sözcüğü yerine “üzücü” sözcüğü getirilmelidir.

Pazarda bazı sebze ve meyvelerin fiyatları oldukça pahalıydı.

Bu cümlede, “pahalıydı” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü “pahalı”, “fiyatı yüksek olan” demektir ve mal, eşya için kullanılır; dolayısıyla “pahalı” sözcüğü “fiyat” sözcüğünün sıfatı olarak kullanılamaz. Bu cümlede anlatılmak istenen “fiyat”ın “fazla olduğu”dur. Bu nedenle “pahalıydı” sözcüğü yerine “yüksekti’ sözcüğü getirilmelidir.

Dün akşamki programın sonucunda, okul müdürümüz duygusal bir konuşma yaptı.

Bu cümlede, “sonucunda” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü “sonuç”, “bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice” demektir; cümlede bu sözcükle “programın bitimi, nihayeti” anlatılmak istenmiş, dolayısıyla sözcük yanlış anlamda kullanılmıştır. Bu nedenle “sonucunda” sözcüğü yerine “sonunda” sözcüğü getirilmelidir.

Soğuk havalarda sıkıca giyinmemesi hastalanmasına katkıda bulundu.

Bu cümlede, “katkıda bulundu” sözü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü “katkıda bulunmak”, “bir şeyin oluşmasına, gelişmesine veya gerçekleşmesine yardım etmek” demektir ve olumlu durumlar için kullanılır; “hastalanmak” olumlu bir durum olmadığından katkıda bulundu” sözü yerine, olumsuz durumlar için kullanılan “sebep oldu, neden oldu, yol açtı” sözlerinden biri getirilmelidir.

Bizi lafa tuttun, senin sayende son otobüsü de kaçırdık.

Bu cümlede, “sayende” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü “sayende”, “yardımınla, katkınla” demektir ve olumlu durumlar için kullanılır; “otobüsü kaçırmak” olumlu bir durum olmadığından “sayende” sözcüğü yerine, olumsuz durumlar için kullanılan “yüzünden” sözcüğü getirilmelidir.

Yazar ve şairler arasında, bu tür görüş ayrıcalıklarının olması çok doğal bir durumdur.

Bu cümlede, “ayrıcalıklarının” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü “ayrıcalık”, “başkalarından ayrı ve üstün tutulma durumu, imtiyaz” demektir; cümlede bu sözcükle “bir görüş veya düşüncede farklı değerlendirmede bulunma, farklı düşünme” anlatılmak istenmiştir. Bu nedenle “ayrıcalıklarının” sözcüğü yerine “ayrılıklarının” sözcüğü getirilmelidir.

Aşağıda yanlış anlamda sözcük kullanımından kaynaklanan anlatım bozukluğu içeren cümleler yer almakla tadır. Ayraçlı bölümlerde bu cümlelerdeki anlatım bozukluklarının nasıl giderilebileceği gösterilmiştir.

Bu şehirdeki evlerin değeri geçen yıla göre yüzde yüz çoğaldı. (çoğaldı sözcüğü yerine arttı sözcüğü getirilerek)
Küçük çocuğun saçları bir hayli büyümüştü. (büyümüştü sözcüğü yerine uzamıştı sözcüğü getirilerek)
Belediye otobüslerinin yolcu taşıma fiyatları yeniden belirlendi. (fiyatları sözcüğü yerine ücretleri sözcüğü getirilerek)
Ünlü sanatçı, ölüm yıldönümünde mezarı başında törenlerle kutlandı. (kutlandı sözcüğü yerine anıldı sözcüğü getirilerek)
Bu yazarımız, elli yıllık yaşantısında yirmi roman, bir o kadar da oyun ortaya koymuştur. (yaşantısında sözcüğü yerine yaşamında sözcüğü getirilerek)
Ben, öğrencilerine onun kadar bağımlı bir öğretmen görmedim. (bağımlı sözcüğü yerine bağlı sözcüğü getirilerek)
Usta şair, ilk şiirlerini 1950 – 1955 tarihleri arasında kaleme atmış. (tarihleri sözcüğü yerine yılları sözcüğü getirilerek)
Genç sanatçı, 27 Temmuz 1981 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş. (yılında sözcüğü yerine tarihinde sözcüğü getirilerek)
İş başvurusunda, benden öğretim durumumu gösteren bir belge istediler. (öğretim sözcüğü yerine öğrenim sözcüğü getirilerek)
Kurumumuzda, yönetmenlik gereği, on sekiz yaşından küçük işçi çalıştıramıyoruz. (yönetmenlik sözcüğü yerine yönetmelik sözcüğü getirilerek)
Bugün, şehrin bazı bölgelerinde, kısa süreli bir elektrik kısıntısı yapılacakmış. (kısıntısı sözcüğü yerine kesintisi sözcüğü getirilerek)
Not: Atasözleri ve deyimler, kalıplaşmış sözler olduğu için, eşanlamlı/arıyla bile olsa bunlardaki sözcüklerin değiştirilmesi ve atasözleri ile deyimlerin, anlamına uygun olmayan yerlerde kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

Besle kargayı, çıkarsın gözünü.

Bu atasözünde “oysun” sözcüğü yerine “çıkarsın” sözcüğünün kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmıştır.

Çocuklarının okuması için elinden geleni ardına koymazdı.

Bu cümlede, “elinden geleni ardına koymamak” deyimi yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü bu deyim, “yapabileceği bütün kötülükleri yapmak” anlamına gelmektedir. Oysa cümlede bir iyilikten söz edilmektedir. Bu nedenle cümlede “gücünün yettiği kadarını yapmak” anlamına gelen “elinden geleni yapmak” deyimi kullanılmalıdır.

3. Yanlış Yerde Sözcük Kullanımı (Sözdizimi Yanlışlığı)

Cümlede, bir sözcüğün gerektiği yerde kullanamamasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur. Bu anlatım bozukluğu, genellikle, zarf olarak kullanılması gereken sözcüklerin sıfat olarak; sıfat olarak kullanılması gereken sözcüklerin zarf olarak kullanılması durumunda ortaya çıkar.

Bugün işe gitmedim, bütün gün bomboş evde oturdum.

Bu cümlede, “bomboş” sözcüğü yanlış yerde kullanılmıştır. Çünkü cümlede anlatılmak istenen “evin bomboş olduğu” değil; “evde bomboş oturulduğu”dur. Bu nedenle “bomboş” sözcüğü “oturdum” sözcüğünün önüne getirilerek cümle, “Bugün İşe gidemedim, bütün gün evde bomboş oturdum.” şeklinde düzeltilmelidir. Ayrıca, yukarıdaki açıklamada da söz edildiği gibi, “bomboş” sözcüğünün “evde” sözcüğünün önüne getirildiğinde “sıfat”, “oturdum” sözcüğünün önüne getirildiğinde “zarf” olarak kullanıldığına dikkat edilmelidir.

Mağazamızdan aldığınız eşyalar, aynı günde ücretsiz adresinize getirilir.

Bu cümlede, “ücretsiz” sözcüğü yanlış yerde kullanılmıştır. Çünkü cümlede anlatılmak istenen “adresin ücretsiz olduğu” değil; “getirilme işinin ücretsiz yapıldığadır. Bu nedenle “ücretsiz” sözcüğü “getirilir” sözcüğünün önüne getirilerek cümle, “Mağazamızdan aldığınız eşyalar, aynı günde adresinize ücretsiz getirilir.” şeklinde düzeltilmelidir.

Kitap fuarları, yazın adamlarının okurla daha çok tanışmasına olanak sağlıyor.

Bu cümlede, “daha çok” sözcüğü yanlış yerde kullanılmıştır. Çünkü cümlede anlatılmak istenen “daha çok tanışmak” değil; “daha çok okurla tanışmak ‘tır. Bu nedenle “daha çok” sözcüğü “okurla” sözcüğünün önüne getirilerek cümle, “Kitap fuarları, yazın adamlarının daha çok okurla tanışmasına olanak sağlıyor.” şeklinde düzeltilmelidir.

İhtiyar, çok güneşte kaldığından hastalanmış.

Bu cümlede, “çok” sözcüğü yanlış yerde kullanılmıştır. Çünkü cümlede anlatılmak istenen “çok güneş” değil; “güneşte çok kalmak”tır. Bu nedenle “çok” sözcüğü “kaldığından” sözcüğünün önüne getirilerek cümle, “İhtiyar, güneşte çok kaldığından hastalanmış.” şeklinde düzeltilmelidir.

Not: Günlük yaşamda, “İlk” ve “her” sözcüklerinin yanlış yerde kullanımından kaynaklanan birçok anlatım bozukluğu yapılmaktadır.

Aşağıdaki cümlelerin birincisinde, sözcüğün yanlış yerde kullanımı; ikincisinde, doğru yerde kullanımı gösterilmiştir.

Uyandığımda ilk aklıma sen geliyorsun.
Uyandığımda aklıma ilk sen geliyorsun.
Hastanede beni ziyaret eden, ilk annem oldu.
Hastanede beni ilk ziyaret eden, annem oldu.
Yollarda her Allah’ın günü kaza oluyor.
Yollarda Allah’ın her günü kaza oluyor.
Dedem, her yardıma muhtaç insana el uzatırdı.
Dedem, yardıma muhtaç her insana el uzatırdı.
Aşağıda, yanlış yerde sözcük kullanımından kaynaklanan anlatım bozukluğu içeren cümleler yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu cümlelerdeki anlatım bozukluklarının nasıl giderildiği gösterilmiştir.

Dün akşam, haberlerde, tekrar tekrar yıkılan tarihi köprünün görüntüleri yayımlandı.
Dün akşam, haberlerde, yıkılan tarihi köprünün görüntüleri tekrar tekrar yayımlandı.
Çocuklar, hazırlıksız yağmura yakalanınca eve gelene kadar sırılsıklam olmuşlar.
Çocuklar, yağmura hazırlıksız yakalanınca eve gelene kadar sınlsıklam olmuşlar.
Göremediğimiz toprak içinde yaşayan canlılarla ilgili birçok araştırma yapılmış.
Toprak içinde yaşayan göremediğimiz canlılarla ilgili birçok araştırma yapılmış.
Uzmanlar, sürücülerin uykusuz yola çıkmamaları gerektiğini söylüyor.
Uzmanlar, sürücülerin yola uykusuz çıkmamaları gerektiğini söylüyor.
Bu şehirde, kış gecelerinde devamlı elektrikler kesilirdi.
Bu şehirde, kış gecelerinde elektrikler devamlı kesilirdi.
4. Anlamca Çelişen Sözcüklerin Bir Arada Kullanımı

Bir cümlede, anlam bakımından birbiriyle ters düşen sözcüklerin veya sözlerin bir arada kullanılmasından kaynaklanan anlatım bozukluklarıdır. Genellikle, kesinlik anlamı içeren bir sözcükle olasılık anlamı içeren bir sözcüğün aynı cümlede kullanılmasıyla ortaya çıkar.

Annemler, son vapuru da kaçırmış, eminim bu akşam buraya gelemezler galiba.

Bu cümlede, “eminim” sözcüğü kesinlik; “galiba” sözcüğü olasılık anlamı taşıdığından, bu sözcükler anlamca çelişmektedir. Dolayısıyla anlamca çelişen bu sözcüklerin aynı cümle içinde kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmıştır.

Not: Bu tür anlatım bozukluğu olan cümleler olasılık ya da kesinlik anlamı yüklenerek iki şekilde düzeltilebilir.

“Hava çok soğuk, mutlaka sizler de üşüyor olmalısınız.”

Bu cümlede “mutlaka” kesinlik, “olmalısınız” sözcüğü olasılık anlamı taşıdığından, bu sözcükler anlamca çelişmektedir. Bu cümledeki anlatım bozukluğu, cümleye “Hava çok soğuk, sizler de üşüyor olmalısınız.” şeklinde olasılık anlamı yüklenerek ya da “Hava çok soğuk, mutlaka sizler de üşüyorsunuzdur.” şeklinde kesinlik anlamı yüklenerek giderilebilir.

Aşağıda, anlamca çelişen sözcüklerin bir arada kullanımından kaynaklanan anlatım bozukluğu içeren cümleler yer almaktadır. Ayraçtı bölümlerde anlamca çelişen sözcükler gösterilmiştir.

Bu adam, sanıyorum bizden kesinlikle bir şeyler saklıyor. (sanıyorum – kesinlikle)
Sanatçı sahneye çıkınca, herkes yerinden usulca fırlayıverdi. (usulca – fırlayıverdi)
Otobüsünüz, tam olarak yaklaşık bir saat sonra gelir. (tam olarak – yaklaşık)
Çocuk, fısıldayarak annesine yüksek sesle bir şeyler söyledi. (fısıldayarak – yüksek sesle)
5. Sıralama ve Mantık Yanlışlığı

Cümlede, dile getirilen durum veya olayların önem sırasına göre söylenmemesinden ya da mantık bakımından tutarsızlık bulunmasından kaynaklanan anlatım bozukluklarıdır.

Uçaklar, hareket saati geldiğinde bir saniye şöyle dursun, bir dakika bile beklemez.

Bu cümlede, “bir dakika” ve “bir saniye” sözcükleri önem sırasına göre söylenmediğinden anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Çünkü “bir dakika”, “bir saniye”ye göre daha uzun bir zaman dilimidir. Dolayısıyla bu cümledeki anlatım bozukluğu “Uçaklar, hareket saati geldiğinde bir dakika şöyle dursun, bir saniye bile beklemez, şeklinde giderilebilir.

İki ay sonra düzenleyeceğimiz etkinlikleri, üyelerimize anımsatmak için dün akşam bir toplantı yaptık.

Bu cümlede, “anımsatmak” sözcüğü mantık yanlışlığına yol açmıştır. Çünkü “anımsatmak” sözcüğü, geçmişte gerçek-leşmiş durum veya olaylar için kullanılır. Yani daha gerçekleşmemiş bir durum veya olay için “anımsatmak” sözcüğünün kullanılması, mantık bakımından doğru değildir. Dolayısıyla bu cümledeki anlatım bozukluğu “İki ay sonra düzenleyeceğimiz etkinlikleri, üyelerimize açıklamak için dün akşam bir toplantı yaptık.” şeklinde giderilebilir.

Aşağıda, sıralama ve mantık yanlışlığından kaynaklanan anlatım bozuklukları içeren cümleler yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu cümlelerdeki anlatım bozukluklarının nasıl giderildiği gösterilmiştir.

Bu feci kazada ölebilirdin; hatta sakatlanabilirdin.
Bu feci kazada sakatlanabilirdin; hatta ölebilirdin.
O, bırakın gümüş madalyayı altın madalya bile alamaz.
O, bırakın altın madalyayı gümüş madalya bile alamaz.
Nisan ve mayıs, yılın en güzel aylarından biridir.
Nisan ve mayıs, yılın en güzel aylarındandır.
Alanında ilk olan gösteriye katılım rekor düzeydeydi.
Alanında ilk olan gösteriye katılım yüksek düzeydeydi.
6. Anlam Belirsizliği (Karışıklığı)

Tamlayanı ikinci tekil (senin) veya üçüncü tekil (onun) kişi adılı olan tamlamalarda tamlayan düştüğünde; tamlananın ikinci tekil kişiye mi, yoksa üçüncü tekil kişiye mi ait olduğunun anlaşılmamasından ya da bir cümlenin yapısından dolayı iki anlama gelecek şekilde, oluşturulmasından kaynaklanır.

Okuldan ayrılacağını duyunca hepimiz çok üzüldük.

Bu cümlede, “ayrılacağını” sözcüğünün tamlayanı düştüğü için cümle hem “Okuldan senin ayrılacağını duyunca hepimiz çok üzüldük.” hem de “Okuldan onun ayrılacağını duyunca hepimiz çok üzüldük.” şeklinde iki türlü anlaşılabilmektedir. Bu durum, cümlede anlam belirsizliğine yol açmaktadır.

Buraya geldiğinden beri bütün köylünün keyfi kaçtı.

Bu cümlede, özne belirtilmediği için cümle, hem “Sen buraya geldiğinden beri bütün köylünün keyfi kaçtı.” hem de “O buraya geldiğinden beri bütün köylünün keyfi kaçtı.” şeklinde iki türlü anlaşılabilmektedir. Bu yüzden, cümlede anlam belirsizliği vardır.

Buralara kadar gelip de bize uğramadan döndüğünü duyunca kulaklarıma inanamamıştım.

Bu cümlede, “döndüğünü” sözcüğünün tamlayanı düştüğü için cümle hem Senin, buralara kadar gelip de bize uğramadan döndüğünü duyunca kulaklarıma inanamamıştım.” hem de “Onun, buralara kadar gelip de bize uğramadan döndüğünü duyunca kulaklarıma inanamamıştım.” şeklinde iki türlü anlaşılabilmektedir. Bu durum, cümlede anlam belirsizliğine yol açmaktadır.

Kitap okumaya, dostlarımdan daha çok vakit ayırırım.

Bu cümlede, cümleyi söyleyen kişinin, hem “kitap okumaya ayırdığı vakit bakımından kendisini dostlarıyla kıyasladığı” hem de “kitap okumaya ayırdığı vaktin, dostlarına ayırdığı vakitten daha çok olduğu” anlaşılabilmektedir. Bu yüzden, cümlede anlam karışıklığı vardır.

Not: Anlam belirsizliği ile ilgili sorularda, “anlam belirsizliği” ya da “anlam karışıklığı” ifadesi mutlaka bulunur.


B. Yapısal Anlatım Bozuklukları

1. Özne – Yüklem Uyuşmazlığı

Cümlede, özne ve yüklemin çeşitli yönlerden uyum içinde olmaması, özne-yüklem uyuşmazlığına yol açar. Bunu üç başlıkta inceleyebiliriz:

a. Tekillik – Çoğulluk Bakımından

Bir cümlede; öznenin, tekil veya çoğul olmasına göre, yüklemin de tekil ya da çoğul olması belli kurallara bağlanmıştır. Bu kurallara uyulmadığında özne-yüklem uyuşmazlığı ortaya çıkar. Bu kuralları şöyle sıralayabiliriz:

Öznenin tekil olduğu cümlelerde, yüklem tekil olur.

Müdür bey, öğrencilere bir şeyler anlatıyor.
Çocuk, annesine doğru koşuyor.
Güneş, tepelerin ardından yükseldi.
Kedi, sobanın yanında yumakla oynuyor.
Öznenin insandan oluştuğu ve çoğul olduğu cümlelerde, yüklem tekil ya da çoğul olabilir.

Yolcular, durakta otobüs bekliyor. (doğru)
Yolcular, durakta otobüs bekliyorlar. (doğru)
Öznenin insan dışında bir varlıktan oluştuğu ve çoğul olduğu cümlelerde, yüklem tekil olur.

Yapraklar, birer birer sararıyor. (doğru)
Yapraklar, birer birer sararıyorlar. (yanlış)
Martılar, vapurun etrafında uçuşuyor. (doğru)
Martılar, vapurun etrafında uçuşuyorlar. (yanlış)
Sıfatlar, çekim eki aldığında adlaşır. (doğru)
Sıfatlar, çekim eki aldığında adlaşırlar. (yanlış)
Öznenin çoğul eki almadığı; ama anlamca çoğul olduğu cümlelerde, yüklem tekil olur.

Herkes, salonda seni bekliyor. (doğru)
Herkes, salonda seni bekliyorlar. (yanlış)
Yüzlerce kişi konsere katıldı. (doğru)
Yüzlerce kişi konsere katıldılar. (yanlış)
İnsanların çoğu burayı bilmez. (doğru)
İnsanların çoğu burayı bilmezler. (yanlış)
b. Kişi Bakımından

Bir cümlede; öznenin, farklı kişilerden oluşmasına göre, yüklemin hangi kişi ekini alması gerektiği belli kurallara bağlanmıştır. Bu kurallara uyulmadığında özne-yüklem uyuşmazlığı ortaya çıkar. Bu kuralları şöyle sıralayabiliriz:

Özne grubunda; birinci kişinin (ben-biz) yanında, ikinci (sen-siz) veya üçüncü kişi (o-onlar) varsa yüklem, “birinci çoğul kişi (biz)” olur.

Burayı sen ve ben, akşama kadar temizleriz. (doğru)
Burayı sen ve ben, akşama kadar temizlerim. (yanlış)
Ben ve annem, teyzeme uğrayacağız. (doğru)
Ben ve annem, teyzeme uğrayacak. (yanlış)
Çocuklar ve ben, seni burada bekledik. (doğru)
Çocuklar ve ben, seni burada bekledim. (yanlış)
Siz de, ben de yarınki provaya katılacağız. (doğru)
Siz de, ben de yarınki provaya katılacağım. (yanlış)
Biz ve sen, bugün okulda nöbetçiyiz. (doğru)
Biz ve sen, bugün okulda nöbetçisin. (yanlış)
Biz ve siz, hafta sonu pikniğe gideceğiz. (doğru)
Biz ve siz, hafta sonu pikniğe gideceksiniz. (yanlış)
Hem biz hem de o, bu şehri çok sevdik. (doğru)
Hem biz hem de o, bu şehri çok sevdi. (yanlış)
Amcamlar ve biz, buraya tekrar geleceğiz. (doğru)
Amcamlar ve biz, buraya tekrar gelecekler. (yanlış)
Özne grubunda ikinci kişinin (sen-siz) yanında, üçüncü kişi (o-onlar) varsa yüklem, “ikinci çoğul kişi (siz)” olur.

Sen ve arkadaşın, hemen yanıma gelin. (doğru)
Sen ve arkadaşın, hemen yanıma gelsin. (yanlış)
Çocuklar ve sen, sinemaya gidersiniz. (doğru)
Çocuklar ve sen, sinemaya gidersin. (yanlış)
Siz ve Yusuf, burada beni bekleyin. (doğru)
Siz ve Yusuf, burada beni beklesin. (yanlış)
Siz ve ayaktakiler, çabuk dışarı çıkın. (doğru)
Siz ve ayaktakiler, çabuk dışarı çıksınlar. (yanlış)
Özne grubunda birden çok üçüncü kişi (o-onlar) varsa yüklem, “üçüncü tekil (o) veya üçüncü çoğul kişi (onlar)” olur.

Ahmet ve Mehmet, şarkı söylüyor. (doğru)
Ahmet ve Mehmet, şarkı söylüyorlar. (doğru)
Konuşanlar ve o, bir an önce sussun. (doğru)
Konuşanlar ve o. bir an önce sussunlar. (doğru)
Onlar ve şunlar, sınava girmemiş. (doğru)
Onlar ve şunlar, sınava girmemişler (doğru)
c. Olumluluk – Olumsuzluk Bakımından

Türkçede bazı öznelerin yüklemleri, mutlaka olumsuz olmak durumundadır. Bu özneler; “hiçbiri, hiç kimse, kimse’ gibi sözcüklerle oluşturulur.

İçeride kimse yoktu.
Sınıfta hiç kimse konuşmuyordu.
Çocukların hiçbiri yemek yememiş.
Bu cümlelerde altı çizili öznelerin yüklemlerinin olumsuz olduğunu görüyoruz. Bu öznelerin olumlu yüklem alması olanaksızdır. Yani bu özneler “…kimse vardı”, “…hiç kimse konuşuyordu”, “…hiçbiri yemek yemiş” şeklinde olumlu yüklemler alamaz.

Sınıfta herkes konuşuyor; bir türlü susmuyor.

Bu cümlede, “konuşuyor” yükleminin öznesi “herkes” sözcüğüdür. Ancak “susmuyor” yükleminin öznesi söylenmemiştir, bu nedenle birinci yüklemin öznesi herkes”, ikinci yüklemin ortak öznesi kabul edilir. Fakat ikinci yüklem (susmuyor) olumsuz olduğu için, birinci yüklemin öznesi “herkesle uyuşmamıştır. Dolayısıyla bu yükleme olumsuz bir özne getirilmelidir. Yani cümle, “Sınıfta herkes konuşuyor; hiç kimse bir türlü susmuyor.” şeklinde düzeltilebilir.

Dostlarımın hiçbiri bana inanmıyor; beni suçluyor.

Bu cümlede, “İnanmıyor” yükleminin öznesi “hiçbiri” sözcüğüdür. Ancak “suçluyor” yükleminin öznesi söylenmemiştir, bu nedenle birinci yüklemin öznesi “hiçbiri”, ikinci yüklemin de öznesi olur. Fakat ikinci yüklem (suçluyor) olumlu olduğu için, birinci yüklemin öznesi “hiçbiri”yle uyuşmamıştır. Dolayısıyla bu yükleme olumlu bir özne getirilmelidir. Yani cümle, “Dostlarımın hiçbiri bana inanmıyor; hepsi beni suçluyor.” şeklinde düzeltilebilir.

2. Özne Eksikliği

Sıralı, bağlı ya da bileşik cümlelerde, farklı yüklemlerin aynı özneye bağlanmasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur.

Bu toplantıda, herkesin görüşü alınmalı ve rahatlıkla konuşabilmeli.

Bu cümlede, alınmalı” yükleminin öznesi, “herkesin görüşü” sözüdür. Cümlenin ikinci yüklemi olan “konuşabilmeli” yükleminin öznesinin söylenmemesi “herkesin görüşü” sözünün, ikinci yüklemin de öznesi gibi anlaşılmasına yol açmıştır. Bu yüzden ikinci yükleme “herkes” öznesi getirilmelidir. Yani cümle, “Bu toplantıda, herkesin görüşü alınmalı ve herkes rahatlıkla konuşabilmeli.” şeklinde düzeltilmelidir.

Aşağıdaki cümlelerde, özne eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Yazın dünyasında her zaman, şiirin öldüğü söylenir, oysa her dönemde canlılığını korumuştur.
Yazın dünyasında her zaman, şiirin öldüğü söylenir, oysa şiir her dönemde canlılığını korumuştur.
Okul inşaatı kısa sürede tamamlandı ve büyük bir törenle hizmete açıldı.
Okul inşaatı kısa sürede tamamlandı ve okul büyük bir törenle hizmete açıldı.
Otobüsün lastiği patladığı için, yarım saat sonra hareket edecekmiş.
Otobüsün lastiği patladığı için, otobüs yarım saat sonra hareket edecekmiş.
Balıkçıların sesi, sert esen rüzgâra karışıyor, birbirlerini duyamıyorlardı.
Balıkçıların sesi, sert esen rüzgâra karışıyor, balıkçılar birbirlerini duyamıyorlardı.
3. Nesne Eksikliği

Sıralı, bağlı ya da bileşik cümlelerde, nesne alması gereken yüklemlerin; nesne almamasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur.

Kitaplarına gözü gibi bakar, kimseye vermezdi.

Bu cümlede, “vermezdi” eylemi geçişli bir eylem olduğu halde, nesnesinin olmaması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Yani I. cümlecikteki “kitaplar” sözcüğü “vermezdi” eyleminin nesnesi olarak söylenmesi gerekirken söylenmemiştir. Dolayısıyla cümle, “Kitaplarına gözü gibi bakar, kitaplarını kimseye vermezdi.” şeklinde düzeltilmelidir.

Aşağıdaki cümlelerde, nesne eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Ünlü sanatçı, günlüğüne, İstanbul’a bir sonbahar akşamı gittiğini ve çok beğendiğini yazmış.
Ünlü sanatçı, günlüğüne, İstanbul’a bir sonbahar akşamı gittiğini ve İstanbul’u çok beğendiğini yazmış.
Yapıtlarında yaşama ışık tutan sanatçı, gerçekçi bir yaklaşımla ve yalın bir dille oluşturuyor.
Yapıtlarında yaşama ışık tutan sanatçı, yapıtlarını gerçekçi bir yaklaşımla ve yalın bir dille oluşturuyor.
Çocuk, okuduğu romandan çok etkilendiğini ve bir daha okuyacağını söyledi.
Çocuk, okuduğu romandan çok etkilendiğini ve romanı bir daha okuyacağını söyledi.
Annesinden ayrı kalmaya dayanamaz, bir yere gitse sık sık telefonla arardı.
Annesinden ayrı kalmaya dayanamaz, bir yere gitse onu sık sık telefonla arardı.
Kardeşlerinden uzun süre ayrı kalmış, çok özlemişti.
Kardeşlerinden uzun süre ayrı kalmış, onları çok özlemişti.
4. Tümleç Eksikliği

Sıralı, bağlı ya da bileşik cümlelerde, tümleç alması gereken yüklemlerin; tümleç almamasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur.

Çevresindeki insanları çok sever, hep yardımcı olurdu.

Bu cümlede, “sever” yükleminin nesnesi olan “Çevresindeki insanları” sözündeki “insanlar” sözcüğü “yardımcı olurdu” yükleminin dolaylı tümleci olarak söylenmesi gerektiği halde söylenmemiştir. Bu durum dolaylı tümleç eksikliğine yol açmıştır. Dolayısıyla bu cümle, “yardımcı olurdu” yüklemine “onlara” ya da “çevresindeki insanlara” dolaylı tümleci getirilerek: “Çevresindeki insanları çok sever, onlara hep yardımcı olurdu.” şeklinde düzeltilmelidir.

Öğrencilerine arkadaşça davranır, çok iyi iletişim kurardı.

Bu cümlede, “davranır” yükleminin dolaylı tümleci olan “Öğrencilerine” sözcüğü “iletişim kurardı” yükleminin ilgeç tümleci olarak söylenmesi gerektiği halde söylenmemiştir. Bu durum ilgeç tümleci eksikliğine yol açmıştır. Dolayısıyla bu cümle, “iletişim kurardı” yüklemine “onlarla” ya da “öğrencileriyle” ilgeç tümleci getirilerek: “Öğrencilerine arkadaşça davranır, onlarla çok iyi iletişim kurardı.” şeklinde düzeltilmelidir.

Aşağıdaki cümlelerde, tümleç eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Güvenlik nedeniyle yarın akşama kadar bu sokağa giriş ve çıkışlar yasaklanmıştır.
Güvenlik nedeniyle yarın akşama kadar bu sokağa giriş ve bu sokaktan çıkışlar yasaklanmıştır.
Dedem, çocukları çok sevdiği halde, çok yaşlandığı için artık baş edemiyordu.
Dedem, çocukları çok sevdiği halde, çok yaşlandığı için artık onlarla baş edemiyordu.
Kampanyamıza katkılarınızdan dolayı sizi kutluyor ve başarılar diliyorum.
Kampanyamıza katkılarınızdan dolayı sizi kutluyor ve size başarılar diliyorum.
5. Yüklem, Ekeylem ve Eylemsi Eksikliği

Sıralı, bağlı ve bileşik cümlelerde, farklı yüklemlere bağlanması gereken öğelerin; aynı yükleme, ekeyleme, eylemsiye bağlanmasından kaynaklanan anlatım bozukluklarıdır.

İhtiyar adam, paraya ihtiyacı olduğunu, bizden kendisine yardımcı olmamızı istedi.

Bu cümlede, iki ayrı yargının, (paraya ihtiyacı olduğunu, bizden kendisine yardımcı olmamızı) aynı yükleme (istedi) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla birinci yargıya (paraya ihtiyacı olduğunu) uygun olan yüklem (söyledi) getirilerek cümle, “İhtiyar adam, paraya ihtiyacı olduğunu söyledi, bizden kendisine yardımcı olmamızı istedi.” şeklinde düzeltilmelidir.

Arkadaşlarla önce yemek, ardından çay içtik.

Bu cümlede, iki ayrı öğenin, (yemek, çay) aynı yükleme (içtik) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla birinci öğeye (yemek) uygun olan yüklem (yedik) getirilerek cümle, “Arkadaşlarla önce yemek yedik, ardından çay içtik.” şeklinde düzeltilmelidir.

Yeni aldığımız ev, şehir merkezine çok yakın, üstelik dediğiniz kadar pahalı değildi.

Bu cümlede, iki ayrı yargının, (şehir merkezine çok yakın, dediğiniz kadar pahalı) aynı ekeyleme (değildi) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla birinci yargıya (şehir merkezine çok yakın) uygun olan ekeylem (idi) getirilerek cümle, “Yeni aldığımız ev, şehir merkezine çok yakındı, üstelik dediğiniz kadar pahalı değildi.” şeklinde düzeltilmelidir.

Yarınki sınavdan sonra kimin çalışkan, kimin çalışkan olmadığı ortaya çıkacak.

Bu cümlede, iki ayrı yargının, (kimin çalışkan, kimin çalışkan) aynı eylemsiye (olmadığı) bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla birinci yargıya (kimin çalışkan) uygun olan eylemsi (olduğu) getirilerek cümle, “Yarınki sınavdan sonra kimin çalışkan olduğu, kimin çalışkan olmadığı ortaya çıkacak.” şeklinde düzeltilmelidir.

Aşağıdaki cümlelerde, yüklem, ekeylem ve eylemsi eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Babaannem, kitap okumayı çok; televizyon seyretmeyi hiç sevmezdi.
Babaannem, kitap okumayı çok severdi; televizyon seyretmeyi hiç sevmezdi.
Yarışmamıza katılmak için birçok seyircimiz televizyonumuza telefon veya mektup gönderdi.
Yarışmamıza katılmak için birçok seyircimiz televizyonumuza telefon etti veya mektup gönderdi.
Bu akşam teyzemler bize, yarın akşam da biz teyzemlere gideceğiz.
Bu akşam teyzemler bize gelecek, yarın akşam da biz teyzemlere gideceğiz.
Biz odada ders çalışıyor, kardeşim de salonda çizgi film seyrediyordu.
Biz odada ders çalışıyorduk, kardeşim de salonda çizgi film seyrediyordu.
Sınavdaki sorular oldukça kolay; fakat verilen süre yeterli değildi.
Sınavdaki sorular oldukça kolaydı: fakat verilen süre yeterli değildi.
Yarınki törende herkes siyah kravat ve beyaz gömlek giymek zorundaymış.
Yarınki törende herkes siyah kravat takmak ve beyaz gömlek giymek zorundaymış.
Dün gece şiddetli fırtına ve yağmur yağdığı için birçok ağaç devrilmiş, yollar kapanmıştı.
Dün gece şiddetli fırtına çıktığı ve yağmur yağdığı için birçok ağaç devrilmiş, yollar kapanmıştı.
Gezi programını, yola çıkmadan önce mi, yoksa sonra mı görüşelim?
Gezi programını, yola çıkmadan önce mi, yoksa çıktıktan sonra mı görüşelim?
6. Tamlama Yanlışlığı

Farklı tamlananlara bağlanması gereken farklı tamlayanların aynı tamlanana bağlanmasından, bir de tamlayanın ya da tamlananın eksik olmasından kaynaklanan anlatım bozukluklarıdır.

Toplumu oluşturan bireylerin sanat ve kültürel yönden gelişmesinde sanatçının yadsınamaz bir yeri vardır.

Bu cümlede, “sanat” ve “kültürel” tamlayanları “yönden” tamlananına bağlanmıştır, “sanat” sözcüğü ad, “kültürel” sözcüğü sıfat olduğundan, bu sözcüklerin aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla “sanat” sözcüğünün “yönünden” tamlananına bağlanması gerekmektedir. Cümle, “Toplumu oluşturan bireylerin sanat yönünden ve kültürel yönden gelişmesinde sanatçının yadsınamaz bir yeri vardır.” şeklinde düzeltilmelidir.

İnsan, yoksul insanları koruyup gözetmeli ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmalıdır.

Bu cümlede, “yoksul insanları” sözünün “ihtiyaçlarını” sözüyle ilgisi vardır. Çünkü söz konusu “ihtiyaçlar”, “yoksul insanlar”a aittir ve bu aitlik ilgisinin kurulmaması anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Dolayısıyla bu ilgi “onların” ya da “yoksul insanların” tamlayanıyla kurularak cümle, “İnsan, yoksul insanları koruyup gözetmeli ve onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmalıdır.” şeklinde düzeltilebilir.

Aşağıdaki cümlelerde, tamlama yanlışlığından kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Doğum gününde kardeşime bir hediye aldım, iyi dileklerimi yazdığım kartı üzerine yapıştırdım.
Doğum gününde kardeşime bir hediye aldım, iyi dileklerimi yazdığım kartı hediyenin üzerine yapıştırdım.
Ben daha çok, sanat ve klasik müzik dinlemeyi severim.
Ben daha çok, sanat müziği ve klasik müzik dinlemeyi severim.
Bir yapıt, öncelikle okur kitlesinin belirlenmesi ve ona göre oluşturulması gerekir.
Bir yapıtın, öncelikle okur kitlesinin belirlenmesi ve ona göre oluşturulması gerekir.
7. Ek Yanlışlığı

Cümlede eklerin yanlış ya da gereksiz kullanılmasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur.

İnsanların, yaşamda karşılaştıkları sıkıntılarla göğüs germeleri, gelecekleri için önem taşımaktadır.

Bu cümlede “sıkıntılarla” sözcüğündeki “-le (ile)” yanlış kullanıldığından anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Çünkü “göğüs germe” eylemi bir şeye karşı yapıldığından, “sıkıntılar” sözcüğüne “-le (ile)” eki değil, yaklaşma durumu eki (-e) getirilerek cümle; “İnsanların, yaşamda karşılaştıkları sıkıntılara göğüs germeleri, gelecekleri için önem taşımaktadır.” şeklinde düzeltilmelidir.

Aşağıdaki cümlelerde, ek yanlışlığından kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Bu programla, öğrencilerin sınava daha iyi bir biçimde hazırlanacağını sağlayacağız.
Bu programla, öğrencilerin sınava daha iyi bir biçimde hazırlanmasını sağlayacağız.
Su sıkıntısının nedeni, suyun bilinçli tüketilmemesindendir.
Su sıkıntısının nedeni, suyun bilinçli tüketilmemesidir.
Dün bu konuyla ilgili pek çok sorular çözdüm.
Dün bu konuyla ilgili pek çok soru çözdüm.
Bu akşamki seyrettiğimiz filmi hiç beğenmedim.
Bu akşam seyrettiğimiz filmi hiç beğenmedim.
Romanın, birbirini sevmiş ancak bir türlü birbirine kavuşamamış iki âşığın yaşamını dile getiriyor.
Roman, birbirini sevmiş ancak bir türlü birbirine kavuşamamış iki âşığın yaşamını dile getiriyor.
Ne zaman yağmur yağsa içime bir ferahlık kaplıyor adeta.
Ne zaman yağmur yağsa içimi bir ferahlık kaplıyor adeta.
Hafta sonu, bizi işyerindeki arkadaşlarına tanıştırdı.
Hafta sonu, bizi işyerindeki arkadaşlarıyla tanıştırdı.
Bakkaldan biraz kahvaltılık malzemesi alalım.
Bakkaldan biraz kahvaltı malzemesi alalım.
8. Çatı Uyuşmazlığı

Bileşik cümlelerde temel cümlenin yükleminin etken olup yan cümlecikteki eylemsinin etken olmamasından ya da temel cümlenin yükleminin edilgen olup yan cümlecikteki eylemsinin edilgen olmamasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur.

Öğle yemeği yedikten sonra toplantı için salona geçildi.
etken edilgen
Bu cümlede, yan cümledeki eylemsinin (yedikten) etken temel cümlenin yükleminin (geçildi) edilgen bir eylem olması, anlatım bozukluğuna yol açmıştır. Bu nedenle söz konusu yüklem ve eylemsi ya etken ya da edilgen yapılarak ortadaki çatı uyuşmazlığı kaldırılmalıdır. Yani bu cümle iki şekilde düzeltilebilir:

Öğle yemeği yendikten sonra toplantı için salona geçildi.
edilgen edilgen

Öğle yemeği yedikten sonra toplantı için salona geçtik.
etken etken
Aşağıdaki cümlelerde, çatı uyuşmazlığından kaynaklanan anlatım bozuklukları yer almaktadır. İkinci cümlelerde bu bozuklukların nasıl giderileceği gösterilmiştir.

Derslerinize düzenli bir şekilde çalışılıp istediğiniz üniversiteyi kazanabilirsiniz.
Derslerinize düzenli bir şekilde çalışıp istediğiniz üniversiteyi kazanabilirsiniz.
Yol kenarlarına atılan çöpler görevlilerce toplandıktan sonra kamyona doldurulup çöplüğe döktüler.
Yol kenarlarına atılan çöpler görevlilerce toplandıktan sonra kamyona doldurulup çöplüğe döküldü.
Birçok önlem aldıysak da bazı bölgelerimizde erozyonun önüne bir türlü geçilemedi.
Birçok önlem alındıysa da bazı bölgelerimizde erozyonun önüne bir türlü geçilemedi.
Bu iş bitirilince vakit kaybedilmeden hemen öteki işe başlamalısınız.
Bu iş bitirilince vakit kaybedilmeden hemen öteki işe başlanmalı.
Anlatım Bozuklukları Konu Anlatım Videosu
Devamı
Devamı
Devamı
Devamı

0 yorum:

Yorum Gönder

Özelleştir

Son Konular



Copyright © 2014 Konu Anlatımları - YGS - LYS - KPSS - Çıkmış Sorular
Design:Anonim -